PETDER’in verilerine göre, Türkiye’ de tehlikeli madde taşımacılığı 22 milyon ton civarında ve bu taşımaların %90’ı karayolunda gerçekleşmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda ADR’ nin çok önemli bir konumda olduğunu görebilmekteyiz. Bunlara rağmen en önemli unsur insandır. Önce insanı eğitmek gerekir. İnsan bilgisiz, eğitimsiz umursamaz, olduğu sürece hangi önlemleri alırsanız alın kazaların önüne geçilmesi zordur. ADR yalnızca çevrenin güvenliği açısından araçlara ilişkin belirli standartlar kurallar koyan değil, sürücüleri elleçleme yapan personeli ve onlarla seyahat eden insanlarında bilinçlenmesi konusunda büyük önem taşıyan uluslararası bir anlaşmadır. Türkiye’nin tehlikeli madde taşımacılığı geçmişi çokta yeni değil. Aslında 1950’li yıllarda limanlara tehlikeli madde koyulmasına ilişkin birtakım çalışmalar olmuştur. Daha sonra 1976 yılında o zaman ki Ulaştırma Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından Karayolu Tehlikeli Madde Taşıma Yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu konu hakkında Çevre Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Enerji Tabii Kaynaklar vb. Bakanlık’ların da çıkarmış olduğu yönetmelikler var. Uygulamada birçok aksaklıklar yaşanmış ve dolayısıyla ülkemizde etkin hale gelmemiştir. Ta ki 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin ihracatı, ticareti, sanayisi gelişmeye başladıktan sonra özellikle Avrupa’dan Türkiye’ye tehlikeli madde taşıması söz konusu olduğundan bu taşımaları kimin nasıl yapacağı soruları akla gelmiştir. Çünkü tehlikeli maddenin taşınması için bir sözleşmeye taraf olunması gerekmektedir. Taraf olunması için ise bu tehlikeli maddeyi taşıyacak sürücülerin eğitimli olması ve aynı zamanda sertifikasyona ihtiyaç duyulur. Biz Türkiye olarak bu sertifikasyonu sağlayamıyoruz. Çünkü sözleşmeye taraf değiliz. O zaman Almanya ile bir yardımlaşma anlaşması yapılmış ve 2010 yılına kadar bizim Türk sürücülerimiz Alman ADR belgeleri ile yurtdışına taşıma gerçekleştirmişlerdir. Türkiye üye olduktan sonra bu iç mesele haline gelmiş ve kendi sürücülerini eğitmeye başlamıştır. Şuanda istenen düzeye gelindi mi sorusuna cevap verecek olursak; yavaş ama emin adımlarla ilerliyoruz denilebilir. Bununla ilgili olarak yeni yönetmelikler çıkarıldı. Tehlikeli Mal ve Kombine Taşıma Düzenleme Genel Müdürlüğü kuruldu. En önemlisi de sürücü ve danışman eğitimlerine oldukça önem verilmektedir. Bu konuda yetişmiş insan kaynağı mevcuttur. Şu an Avrupa Birliği ile de bir eşleşme projesi devam ediyor. Denetimlerin nasıl yapılacağı eğitimleri alınıyor. Karayolunda da denetimler başlamış ve sistem çok daha iyi oturacaktır. ADR kapsamında depo konusuna gelirsek; biraz sıkıntılı olduğunu söyleyebiliriz. Bazı tehlikeli maddeleri koymak için uygun standartta depolarımız var. Ancak bunun yeterli olmadığını görüyoruz. Depo konusu ayrı bir uzmanlık gerektiren konudur ve bunun da yaygınlaşması gerekiyor. Çünkü uygun şartlarda olmayan durumlarda tehlikeli madde depolandığını görüyoruz. Bu yüzden bu standartları iyi bilmek gerekir. Bunun için de yine her şeyden önce eğitim ön planda tutulmalıdır. Kimya sanayisinde mevzuat sürekli gelişiyor. Bununla beraber ADR sözleşmemiz 2 yılda bir güncellenir. Dolayısıyla uluslararası mevzuata tabi olduğumuz için sürekli bir güncelleme vardır. Buradan da anlaşılıyor ki ADR her zaman gelişme uzmanlaşma sürecindedir.